Bugün; anne, baba ve öğretmenleri çok yakından ilgilendiren ve günümüzde çocuklarda ve gençlerde çığ gibi büyüyen bir konudan bahsedeceğim. Özellikle çocuklarda, gençlerde ve yaşamın tüm dönemlerinde görülen, adına da ‘’Davranış Bozuklukları’’ dediğimiz, bizi biz yapan ve kişinin çevresi ile ilişkilerini belirleyen ve o kişileri; iyi, geçimli, sessiz, terbiyeli, veya; geçimsiz, kavgacı, kıskanç, kötü, olarak niteleyen bir yaşam şeklinden söz edeceğiz. Davranış bozukluğu, kişiyi ve ailesini büyük ölçüde olumsuz yönde etkiler. Çocukluk dönemlerinin en önemli sorunları arasında görülmektedir. Bu olumsuz davranışların başında inatçılık, hırçınlık, kavgacılık, hırsızlık, geçimsizlik gelmektedir. Eğer bir çocukta bu tür davranışlar sürekli ise o çocuk için ‘’Davranışları bozuk’’ diyebiliriz.
Konumuza girmeden önce davranış nedir ona bir bakalım: Davranış bir insanın yaşadığı ortam içinde çevresine gösterdiği uyum şeklidir diyebiliriz. Her insanın çevresi ile ilişkileri çok farklıdır. Bazı insanların toplum içindeki davranışlarını beğenip takdirle karşılarken, bazı insanların ise davranışlarını hiç beğenmez ve o kişiden oldukça uzak durmaya çalışırız. Bu olumlu ve olumsuz davranışlar, o insanın doğumu ile başlar. Yaşamı boyunca da devam eder. ‘’İnsan yedisinde ne ise, yetmişinde de odur’’sözü boşa söylenmemiştir. Hepimiz; örneğin, bir markette istediği oyuncak alınmayınca kendini yerlere atıp ağlayan, kıyametleri koparan, annesine vuran, veya babasını tekmeleyen, genelde okul öncesi çocukları görmüşüzdür. O çocuklar için neler düşündüğümüzü hatırlayalım. Yine aynı markette anne ve babasına masraf olmasın diye, istediği oyuncağın alınmasını bile engelleyen başka bir çocuk daha düşünelim. Sonuçta ikisi de çocuk, ama davranışları arasındaki farklılıkları ortada. Bütün bu, olumlu veya olumsuz davranışların tümü, çocukların yaşadıkları aile ortamında anne veya babasından gördüğü etkilerin, bir tepkisi olarak ortaya çıkıyor.
Davranış bozukluklarının iki ana kaynağı olduğunu düşünüyorum.
1-Fiziksel sorunlar; genelde aile içindeki yanlış eğitimin bir sonucudur diyebiliriz. Anne, baba ve diğer aile büyüklerinin yaptığı, kardeşler arasındaki ayırım, sevgi eksikliği, çocuğa değer vermemek, küçümsemek veya vücut yapısındaki her hangi bir sakatlık, çocuklarda davranış bozukluğu yapabiliyor.
2-Psikolojik sorunlar; çocuğun doğum öncesi daha ana karnındayken yaşadığı olumsuzluklar. Örneğin; annenin bir kaza geçirmesi, eşler arasındaki olumsuz davranışlar, kavga, sevgisizlik, geçimsizlik, derin üzüntüler, stres bunlar doğum öncesi ana karnındayken çocukların duyup hissettikleri ve onları bütün yaşamları boyunca etkileyecek olan davranışlardır. Bunun dışında kalıtımsal olarak ailenin diğer fertlerinden çocuklara geçen psikolojik sorun ve rahatsızlıklar da bu bölümde sayılabilir.
Davranış bozukluklarının – fiziksel veya psikolojik olsun – merkezi beyindir. Çevresi ile iyi ilişkiler içinde olmayan insanlara ‘’ Kompleksli insan’’ diyoruz. Hepimiz insanız. Hepimizin yanlışları var. Ama yaptığımız yanlışları düzelttiğimiz sürece topluma uyum sağlayabiliriz.
Okullarda davranış bozuklukları olan çocuklar ve gençler ile iletişim:
Son dönemlerde okullardaki öğrencilerin davranış bozuklukları o kadar arttı ki, bazı sınıflarda öğretmenler ve okul idareleri bu tür öğrencilerle artık başa çıkamaz hale geldiler. Her gün bu tür öğrencilerle ders yapmak zorunda olan öğretmenlerin bir bölümü ciddi sağlık sorunları ile karşı karşıya kalıyor.
Davranış bozukluğu olan çocuklar anne baba kadar öğretmenleri de çok yakından ilgilendirmektedir.
Bu konuda öğretmenler şunları yapabilir:
1-Davranış bozukluğu olan çocuklarla arkadaşlık ilişkisi kurmak.
2-Evinden alamadığı sevgiyi vermeye çalışmak.
3-Saldırganlığının sebeplerini araştırarak ona yardımcı olmak.
4-Yaşadığı aile ortamını tanımak, anne ve babasıyla konuşmak.
5-Ondaki gizli kabiliyetlerini bulup çıkarmak.
6-Boş zamanlarında yeni ve yararlı hobiler edindirmek
7-Spora ve bir müzik aleti çalmaya yönlendirmek.
8-Çevredeki kötü arkadaşlarından uzak tutmaya çalışmak.
9-Evde bilgisayarla oynamak yerine dışarda arkadaşları ile zaman geçirmek.
10-Saldırgan çocukları dayak ve ceza yerine dostça konuşarak uyarmak.
Çocuk ve öğrenci yetiştirmenin artık bir sanat halini aldığı günümüzde anne ve babalara bir kaç tavsiyede bulunmak istiyorum.
Her şeyden önce çocuklara sevgi verilmeli.
Aile içi şiddet ve dayaktan uzak durmalı.
Çocukların yaptıkları takdirle karşılanmalı.
Hemen her konuda onun da fikri alınmalı.
Çocuklara sorumluluk verilmeli.
Bilgisayar varsa sınırlı olarak izin verilmeli.
Cep telefonlerı ile oynaması engellenmeli.
Akşam yatınca ona kitap okumalı.
Küçük çocuklar ile vücut teması kurulmalı.
İcap ederse uzmanından destek alınmalı.
Yaşına göre filmler izletilmeli.
Unutmayalım ki biz çocuklarımıza saygı ve sevgi gösterirsek, onlar da bize saygı ve sevgi gösterirler.